İyi reklam kötü reklam. Bilhassa Mavi'nin şu "Burası İstanbul" reklamları herkesin reklamlara karşı bi görüş bildirmesini sağlamışken yıllardır ibineleşmiş reklamları yüzünden kin duyduğum bir kurumu da eleştirmek istiyorum.
AKBANK!
bunlar yıllarca maçların başlama düdüğü ile birlikte "akbank iki takıma da başarılar diler" diyip durmadan sinirlerimi bozdu durdu. Fenerbahçe - Galatasaray maçı. "akbank iki takıma da başarılar diler" bu ne lan? yavşak mısınız olum siz??
sırf bu yüzden mesela Akbank müşterisi olmamaya yemin etmiştim yıllar evvel.
Geçenlerde mağaza da bozuk para eksikliği yaşamıştık. Havalimanında 3 banka var, İşbankası, Garanti ve Akbank. İşbankası ve Garanti de de bozuk para yokmuş. Akbank'a şöyle bir baktım. Sonra koşarak uzaklaştım. Akbank'a para bile bozdurmaya gitmem ulan!
Bankalardan konuyu açmışken. Mastercard'ın reklamları yüzünden Mastercard müşterisi olmak istiyorum şu sıralar.
Şampiyonlar liginde yıllardır on numero reklamlar yapıyorlar. "zart 10 lira zurt 20 lira zört paha biçilmez" sloganları ise müthiç
Hele hele son reklamda türkçe versiyonunda biraz gevşekleşmiş olsalar bile "being with people who understand you" cümlesiyle insanın coşmasına sebep oluyorlar.
Televizyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Televizyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Eylül 2009 Cumartesi
7 Nisan 2009 Salı
Öf yaaaaaa
Obama Ayasofya'dan çıkarken yolunun ortasında bir kedi görür, gider kafasını okşar (şirin gözükecek ya, hayvansever mr. president) yoluna devam ederken TV Spikeri buyurur "O kedi şu an belki de Türkiye'nin en şanslı kedisi".............?!?!?!?!?!
Bu ve bunun gibi insanlar böyle süpersonik işler buluyorlar ya ben çıldırıyorum arkadaş.
Bu ve bunun gibi insanlar böyle süpersonik işler buluyorlar ya ben çıldırıyorum arkadaş.
10 Mart 2009 Salı
Çeken Çekene
Demin reklam gördüm. "ÇEKEN ÇEKENE" diye bağrıyodu adam.
Şimdi arkadaşım, biz Türküz, böyle 100% neyi çektiğimizi söylemezsen, neyi çekeceğimize kendimiz karar veririz, ve bu ülkenin 99%u da otuzbir çekmek dışında bişey aklına getiremez. bi de utanmadan site açmışsınız "Çeken Çekene" diye.
Hayır yazıktır günahtır beyler. Bütün porno sitelerinin engelli olduğu bir ülke de yaşıyoruz. Abazanlıktan şu habere gelen yorumların neredeyse tamamı "gel yavrum ben sana bakarım" şeklinde. Hatta yorumları geçiyorum, haberin içeriğinde bile Profesörlük ünvanı almış bir adam Doktor olmuş bir adam "ben seni bedava muayne ederim canımın içi" şeklinde konuşmuş ve inanıyorum ki ordaki ufacık sırt fotosuna bakıp evinde coşan ergenlerimizde vardır. ve siz kalkmışsınız "cekencekene.com" diye site açıyorsunuz. bu reklamı duyan bir ergen'in gözleri dolar mutluluktan, gider hemen bilgisayarını açar, pantolonun düğmesini ve fermuarını açar. sonra RUFFLES cipsleriyle karşılaşınca nolur biliyor musunuz? .... Yaaa gördünüz mü?
O yüzden lütfen bundan böyle dikkatli olun. Türkçe bu sakız gibi dil her tarafa çekileceğini hepimiz biliyoruz, bundan böyle lütfen yapacağınız reklamın sloganını düzgün seçin. Fotoğraf çekin falan olsun slogan. Çeken çekene olmasın
Şimdi arkadaşım, biz Türküz, böyle 100% neyi çektiğimizi söylemezsen, neyi çekeceğimize kendimiz karar veririz, ve bu ülkenin 99%u da otuzbir çekmek dışında bişey aklına getiremez. bi de utanmadan site açmışsınız "Çeken Çekene" diye.
Hayır yazıktır günahtır beyler. Bütün porno sitelerinin engelli olduğu bir ülke de yaşıyoruz. Abazanlıktan şu habere gelen yorumların neredeyse tamamı "gel yavrum ben sana bakarım" şeklinde. Hatta yorumları geçiyorum, haberin içeriğinde bile Profesörlük ünvanı almış bir adam Doktor olmuş bir adam "ben seni bedava muayne ederim canımın içi" şeklinde konuşmuş ve inanıyorum ki ordaki ufacık sırt fotosuna bakıp evinde coşan ergenlerimizde vardır. ve siz kalkmışsınız "cekencekene.com" diye site açıyorsunuz. bu reklamı duyan bir ergen'in gözleri dolar mutluluktan, gider hemen bilgisayarını açar, pantolonun düğmesini ve fermuarını açar. sonra RUFFLES cipsleriyle karşılaşınca nolur biliyor musunuz? .... Yaaa gördünüz mü?
O yüzden lütfen bundan böyle dikkatli olun. Türkçe bu sakız gibi dil her tarafa çekileceğini hepimiz biliyoruz, bundan böyle lütfen yapacağınız reklamın sloganını düzgün seçin. Fotoğraf çekin falan olsun slogan. Çeken çekene olmasın
7 Mart 2009 Cumartesi
Konferans
Şu an Real Madrid - Athletico Madrid maçını izliyorum NTVSpor'da. Bi anda "ve gol barcelona 1-0 öne geçti athletico bilbao karşısında" diyip o maça bağlandılar golün tekrarını 1 kere gösterip tekrar Real maçına döndüler.
Bunu Türk televizyonlarında ilk defa gördüm, daha önce yapan oldumu bilemiyorum ama sanmıyorum. Alman Lig'ini yıllardır bu şekilde izleyen ben Türkiye'de bunu görmekten gurur duydum. Son 3-5 haftayı Türkiye Liginde şampiyonluk yarışında olan takımlar aynı saatte oynuyor ama Lig Tv bu işi beceremiyor, gol olduğu an ve sen diğer maçtaki golü görmek istiyosan bi saat o kanalı arıyosun.
FUCK OFF LİG TV FORZA NTVSPOR !!
*ama en çok fuck off dsmart'a.
Bunu Türk televizyonlarında ilk defa gördüm, daha önce yapan oldumu bilemiyorum ama sanmıyorum. Alman Lig'ini yıllardır bu şekilde izleyen ben Türkiye'de bunu görmekten gurur duydum. Son 3-5 haftayı Türkiye Liginde şampiyonluk yarışında olan takımlar aynı saatte oynuyor ama Lig Tv bu işi beceremiyor, gol olduğu an ve sen diğer maçtaki golü görmek istiyosan bi saat o kanalı arıyosun.
FUCK OFF LİG TV FORZA NTVSPOR !!
*ama en çok fuck off dsmart'a.
11 Şubat 2009 Çarşamba
Spaced

Daisy: colins gone next door..
Tim: oh my god, im so sorry..how?
Daisy: he..he walked..
Tim: o i'm sorry i thought you ment he'd died! just something our parents came up with when we were younger
Mike: so what, your saying my pet rabbit isn't next door?!
Tim: mike its been 18 years! where do you think he went?!
Mike: *sobs* "next door!!
Tim: oh my god, im so sorry..how?
Daisy: he..he walked..
Tim: o i'm sorry i thought you ment he'd died! just something our parents came up with when we were younger
Mike: so what, your saying my pet rabbit isn't next door?!
Tim: mike its been 18 years! where do you think he went?!
Mike: *sobs* "next door!!
10 Şubat 2009 Salı
Ayar olduğum diziler vol.1
Dudaktan Kalbe
Evet, niye seriye bu diziyle başladım derseniz, şu an "zorunlu" olarak dudaktan kalbeyi izlemekteyim. Josue'li, Melo'lu, Lusiao'lu Brezilya, Gamberini'li, Quaqliarella'lı, Simone Pepe'li İtalyayı Londra'nın Wembley stadında ağırlıyor. Ama ben oturmuş dudaktan kalbe'yi izliyorum. Fuck me.

Vol.2 pek yakında (bir dahaki maçıma engel olan her dizi [except canım ailem] bu tehlike altında, dikkat edin ey kanallar, dizileri maç saatine göre ayarlayın artık alright?)
9 Haziran 2008 Pazartesi
30 Mayıs 2008 Cuma
Yeni Televizyon
24 Nisan 2008 Perşembe
Sahil güvenlik (Baywatch)
21 Nisan 2008 Pazartesi
Var mısın Yok musun

bi de aha bu kız gibi "şanssız bir insanım" diyen insanlara da uyuz oluyorum, oh iyi oldu. ben orda yarışmacılardan biri olsam aynı şekilde oh iyi oldu derdim.
şanssız insanmış. şeyimin kenarı...
17 Nisan 2008 Perşembe
Ninja Kaplumbağlar
Jenerik...
Ömer'le konuşurken esti ikimiz de bu linki birbirimize gönderdik aynı saniye de. dinlerken bile içim bi tuaf oldu, ne günlerdi anasını satim bee.
7 Nisan 2008 Pazartesi
Zwei bei Kallwass

Bu teyzemiz psikolog. Almanya da bizde ki Talk Show'lardan farklı bir kültür var. 5-6 tane mahkeme programı, 8-9 Talk show (fakat Beyaz show gibi, sabah programları gibi değil, dertli insanlar geliyo derdini anlatıyolar 1 saat kek gibi izliyosun, program bitiyor) ve yanlış bilmiyorsam tek psikolog programı.
fakat psikolog derken gelip millete şöyle sorununuz varsa şunu yapın demiyor. bir senaryo çiziliyor, 3-5 beceriksiz artist tutuluyor (tabiki her program farklı, ki inandırıcı olsun) ve gelip buna dertlerini anlatıp bundan yardım istiyorlar.
Fantezimin müthiş olduğunu, istersem alakasız alakasız konuları birbirlerine birleştirebileceğimi, öyle salak senaryolar yaratabileceğimi sanıyordum taa ki bugünkü programa kadar.
Bir Adam (Henning), baba rolünde
iki genç, 19-20 yaşlarındalar, birbirlerini seviyorlar (Hansjörg ve Sonja)
Bir de Anne var (Angelika), o da yolda telefon bekliyor sonra koşa koşa stüdyo nun yolunu tutuyor.
Aile ağcı başlangıçta şöyle oluşmakta:
Henning ve Angelika'nın evlatlarının adı Sonja, kız olan.
Hansjörg de piç, anası babası belli değil.
Hikaye başlangıcı: Adam geliyor (Henning) ve bin bir zorlukla Hansjörg'ün babasının kendisi olduğunu söylüyor, çocuk şok'ta bu durumda kız aslında yarı kardeşi olmuş oluyor. Baba özür diliyor, çocuk inanmıyor, babamın yıllar önce öldüğünü söylüyordu annem, o yüzden babamı hiç hatırlamam diyor. ama baba inandırıyor kendini. annesi kandırmış çocuğu.
Sonra Sonja babasına sinirleniyor, annesine telefon açıyor böyle böyle diyor, annesi koşa koşa psikoloğun yolunu tutuyor giriyor odadan içeri ve evet doğru olduğunu söyleyip çocuklardan o da özür diliyor.
Aile ağcı bu ufak detay değişikliğinden sonra şöyle oluşuyor:
Henning ve Angelika'nın evlatlarının adı Sonja, cinsiyet kız.
Hansjörg artık piç değil, onunda bir babası var Henning, Anne ortalıkta yok büyük ihtimal çalışıyor.
Sonra Hansjörg ve Sonja, yani kardeş olduklarını anlayan iki sevgili Sonja'nın hamile olduğunu açıklıyor, herkes şok'ta bizim psikolog kallwass gayet sakin. Olabilir diyor, yalnız aldırsanız iyi olur diyor, doğan çocuğunuz Türkiye Liginde ilerde hakem olur yoksa diyor. fakat yasal olarak evlenmeniz yasak diyor anlatıyor da anlatyor.
Sonra Angelika bizim Psikoloğa rica ediyor ve başbaşa konuşuyorlar sadece, diğerleri dışarda beklemeye koyuluyor. Angelika bizim Kallwass'a "aslında Sonja Henning'den değil, 20 yıl önce bi doğumgünü partisinde kaza eseri tanımadığım biri tarafından peydahlanmıştı" diyor. Kallwass bu olayı hala normalmiş gibi karşılıyor ve "mutlaka kızınıza bunu söyleyin, çünkü bu hem ilişkilerinde bi engel ortaya çıkarmaz, kardeş olmadıkları belli olur, hemde torununuz Türkiye liginde hakem olmaktan kurtulur" diyor.
Angelika bu durumu Henning'e nasıl açıklayacağını düşünüyor. ama sonunda söylemek zorunda olduğunu düşünüp açıklamak istiyor herşeyi.
Bu esna da Hansjörg "seni kaçırcam, sonuçta ben seni seviyorum" felsefesi yapıyor Sonja'ya.
Angelika Henning'in bulunduğu odaya geçip, Sonja'nın ondan olmadığını söylüyor, Henning deliye dönüyor ama bizim psikolog sakinleştiriyor.
Sonra çocukları içeri alıyorlar ve bu durumu onlara açıklıyorlar "aslında siz kardeş değilsiniz, Sonja senin baban da Henning değil, senin baban belli değil" diyor.
Sonja bi şok daha yaşıyor ama seviniyor Hansjörg'ü artık sevebilir çocuğu da dünyaya getirebilir.
Bu durumdan sonra aile ağcına bakalım:
Henning - Hansjörg'ün babası
Angelika - Sonja nın annesi
Henning ve Angelika evli ama çocukların birbiriyle bağlantıları yok.
bu yüzden herkes çok mutlu bir şekilde psikolog'tan ayrılıyor
Kallwass bi bok yapmadan koca Aile'nin yapısını değiştiriyor, ve biz de kek gibi 1 saat bu malı izliyoruz.
Eğer isimler Henning, Angelika, Hansjörg ve Sonja değil de Jose, Maria, Juan ve İsabel olsaydı bu hikaye'nin 150 bölümlük dizisi çekilir, ve Türkiyeye pazarlanırdı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)