6 Mart 2008 Perşembe

Seninle bir dakika

Duştan çıktım, deodorant sıktım, traş oldum sonra gittim temiz pantolonumu siyah uzun kollu tişörtümü giydim, parfüm sıktım saçıma jöle sürdüm ve ben hazırdım. Öğleden sonra aşık olduğum kızla buluşacaktık, o yüzden süslendim püslendim, yanıma bol miktarda para aldım, kıza yiyecek içecek ısmarlayacam erkek olarak ondan para aldım, yoksa genelde parasız çıkarım evden dışarı. bi ara reklamlarda erkekliğin kurallarını öğrenirken bunu da öğrenmiştim. ve çıktım dışarı, yaz olduğundan hava çok sıcaktı, uzun kollu tişörtümü anında dirseklerime kadar sıvadım ve kollarımı hızlı hızlı sallayarak yürüdüm yokuş aşağı.
Beşiktaş - Taksim minibüsüne bindim, o günün parasıyla 1 milyon verip taksime gittim. saat kaçta buluşacağımızı unuttuğum için acaba geç mi kaldım korkusuyla taksim meydanının 750 metre uzağında duran minibüse ve o kuralı koyanlara içimden aşırı dozda küfürler savurarak hızlı adımlarla buluşma noktasına doğru yürüdüm.
hava sıcak olduğundan terlemeye başlamıştım, ve siyah tişörtüm vücuduma yapışmıştı. ulan boşuna o kadar süslendin dedim kendi kendime, onu derken karşıdan geliyodu sevdiceğim. yaklaştıkça yaklaştı, keşke son anda görseydim diye içimden geçirdim çünkü 15 saniyedir ona bakıyodum o da yavaş yavaş geliyodu, gözlerimi ayırsam ayıp olacak diye düşündüm ama iş işten geçmişti, bi 5 saniye daha dayandım o sırada gülmem geldi ve salak salak yere bakarak gülümsedim.
Sonra yanıma geldi yanaklardan öpüşüp sarıldık. istiklal caddesini aşağıya doğru yürümeye doğru başladık. elinden tutmak istedim, ama daha resmi olarak sevgilim olmadığından tutamadım. arada yürürken istiklal caddesinin kalabalığına vererek kol kola çarpıştık, çok duygusal anlar yaşadım.
minibüs durağından buluşma noktasına doğru koştuğum için halsiz kaldım bi anda ama belli etmeden "hadi gel bişeyler içmeye gidelim canım" dedim, dinlenmeliydim çünkü hala terliyodum ayaklarım da ağrımaya başlamıştı. o da olur dedi, ve oturduk bi cafe'ye, içerden dışarıda ki milleti gözetleyip süpersonik espriler patlatsamda gülmedi, beğenmedi sanırsam esprilerimi.
ne olduysa bu olaylardan sonra oldu, duştan sonra burnumu iyi temizlemediğimden olsa gerek durmadan hapşırasım geliyodu. bi müddet tuttum kendimi. Türkiyenin en işlek caddelerinden birinde oturduğumuz cafe de bilgidiğimiz türk gazozunun olmayışı beni derinden yaralamıştı, bende alternatif olarak sprite aldım, anti emperyalist anti amerikancı duruş sergilemediğimden de sprite içmek bana pek dokunmadı, ama tadı hoşuma gitmiyo, keşke kola alsaydım. sprite'ımdan pipet'le (ki bu kelimeyi ben küçüklüğümden beri kamış olarak bilirim, fakat gereksiz bir insanın yaptığı kamaşullah isim benzetmesi yüzünden doğruluğundan şüphe duymaya başladığımdan pipet diyorum, ki pipet de ipnece geliyo kulağıma uzatmaya deymez) ufak yudumlar alıp bi muhabbet açma gereksimi hissettim. 1 saattir beraber dolaşıyoruz ama naber nasılsın dışında herhangi bir şeyden konuşmuşluğumuz yoktu.
Konuyu kendi ilgi alanlarıma çekmek istesemde kız beni tersliyomuş gibi bi hali vardı ki bu heyecanlı halimi düzeltmedi, acaba hata bendemi diye üstüme başıma baktım.
o esnada sprite'ımdan son yudumları içeyim derken hapşırmam geldi, tutamadım bu sefer kendimi, süper şahane bir reaksyonla elimi ağzımın ve burnumun önüne tuttum, ve genzimden gelen salya sümük ve balgamı elimle dış dünyaya doğru yol almasını engelledim.
sağ elimle burnumda kalan son parçaları da alıp kıza belli etmeden oturduğum masanın ve koltuğun altına sürdüm. elimdeki sümükler yok olmuştu fakat acaba ağzımda burnumda benim görmediğim hissetmediğim sümük parçacıkları hala duruyo muydu?
hemen yerimden kalktım, evdeyken "ben bir lavoboya kadar gidiyorum canım" cümlesini çalıştığım halde söylemeden kalktım yerimden ve hızlı adımlarla tuvalete doğru gittim, hiç bir şey yoktu burnumda ve yanaklarımda, çok güzel çıkarmıştım tüm mikropları. elimi yıkayarak geri döndüm.
sütlü kahvesini içip dışarı bakıyordu sevdiceğim. yanına gittim hesabı ben ödedim ve kalktık o mekandan.
acaba bıraktığım izler hala orda duruyor mu?

1 yorum: