21 Haziran 2009 Pazar

Bavul

Dil yaparız, konuşuruz, durumu anlatırız, elbet anlayış gösterirler dedik ama göstermediler. "30 kilo'yu 1 kilo dahi geçmeyecek geçerse kilo başına 5 euro ödemeniz lazım" dediler. "Ama hamfendi bakın ben temelli dönüyorum istanbul'a, bütün hayatımı nasıl 30 kiloya sığdırayım, yapmayın etmeyin nolur, şunun şurasında kış ayındayız uçak full bile çekmez, ayrıca 1 ufacık spor çantası bu yahu, olsa olsa 5 kilo olur 10 kilo olur yapmayın etmeyin" dedim "beyefendi nolur zorluk çıkarmayın" dedi. Bu cümle bir sinyaldi aslında. O yüzden babama dönüp "zorluk çıkarmayalım baba" dedim. Babamın o anki bakışı adeta halı saha veya mahalle maçında bütün takım olarak bir şeye itiraz ederken aynı takımdan kendisini dürüstlük abidesi birisinin çıkıp "yok ya faul değildi ya, onlar haklı" dedikten sonraki sinirli bakışları andırıyodu. Evet aynı takımdaydık, top taşın üstünden geçmişti, kimin sesi daha çok çıkarsa o haklı çıkacaktı, fakat ben takımımı satıp "ya top direğe çarptı aut o yaa" dedim. Ordaki hostes ise sanki yılların halı saha futbolcusu gibi, mahallesinin vazgeçilmez önliberosu gibi atladı olaya ve "bak senin takımındaki bile aut olduğunu söylüyo ooooluuum" dedi sanki.
Artık kaybetmiştik, daha fazla itirazın anlamı yoktu. O yüzden fazla gelen bavulu babamlara geri verdim ve planlanandan bir bavul eksik geldim İstanbul'a.
Buraya vardıktan sonra Avusturya da bıraktığım bavulun içinde fotoğraf makinamın şarj aletinin de bulunduğunu hatırladım. Tabi iş işten geçmişti. Annem bugün gönderirim yarın gönderirim derken 7 ay geçti ve geçengün Avusturya dan İstanbul'a gelen otobüse vermiş bavulları. Dedi ki pazar öğlen 12 de orada olacak. Esenler otogarından git al. İzinli günüme denk geldiği iyi oldu dedim ve çıktım saat 11 gibi yola. 12 de Esenlerdeydim. Aldım bavulları gittim tekrar havaalanı metrosuna. Bindim indim, bindim indim. baktım zincirlikuyudayım. Dikilitaş'a 2 bavulla yürümeye üşendiğimden bindim taksiye, tam ben binerken orta yaşlı bi kadın beşiktaş evlendirme dairesini sordu. Tabi şöför çakal. "Gel abla dikilitaşa gidiyorum ben ordan seni bırakırım" dedi. O teyze de bindi taksiye. Tam dikilitaşa geldik, taksimetreye baktım 4.12 yazıyor. uzattım 2 lira. şöför döndü "sen çoook çakal çıktın" dedi. Teyze de yandan "a aaa ama olmaz ki böyle" dedi. Bende hiç istifimi bozmadan "Valla teyzecim sen daha aşağıya ineceksin nerden baksan 2 lira daha yazar, ben olmasam 6 lira ödeyecektin şimdi 4 ödeyeceksin. hadi iyi günler" dedim indim arabadan. şöför gülüyordu. Bana çakal dedi ama yolun sonunda teyzeden full parayı aldığına da çakal olduğum kadar eminim.

2 yorum: