27 Şubat 2009 Cuma

"Fıtık olmak istiyorsan Galatasaray'ı tutacaksın"

"Alo merhaba iyi günler ben Marco Winkler, Vodafone Servicecenter'dan arıyorum, size sabit hattınızla ilgili bir kaç bilgi geçeceğim çok kısa. Bir kaç gün içinde Vodafone'dan size reklam kağıtları gelecek, sabit hattınız için ayda sadece 9.95 euro'ya...(ve bunu alman yogilere almanca)" derken "Neeee Neeeee Ich will nix von eeech, neeee lasst misch endlisch in rühee, neeee" dedi (yani "hayır hayır sizden bişey istemiyorum hayır rahat bırakın beni hayır") ve suratıma telefonu kapattı. "Yeter lan" dedim içimden. Tamam Telemarketing, tamam suratıma telefon kapanabilir, tamam bi kere küfür yediğim için küfür etmişliğim ve peşinden işten çıkmışlığım olabilir, ama bu sefer dayanmalıyım para kazanmalıyım dedim. Telefonu kapattıktan sonra "Figlio di puttana" diyerek kaç farklı dilde küfür edebildiğimi gösterdim ofisteki arkadaşlara. Beni övmelerini bekledim, ama herkes konuşuyordu. Peşinden başka numara çevirip "Alo merhaba ben Marco Winkler (şindi bu ismi niye kullanıyosun diyenler olacaktır, çünküm almanyayı arıyoruz anlaşıldığı üzere, enis menis desem penis diyecekler analarını sikcem, o yüzden marco diyorum)" derken "jetzt reichts aber geeee(yeter artık)" dedi bende suratına kapattım telefonu kalktım patrona gittim "abi ya ben yapamicam bu işi, 7de çıkıp maça gidecektim ya, zaten götü götüne belki yetişirdim, ben istifa ediyorum, şimdi gideyim saat 5 zaten, hadi görüşürüz" dedim ve çıktım. Kadıköy'den Mecidiyeköy'e gidene kadar Uykusuz'u okurum dedim, ama sinirli bir şekilde çıktığımda ofis'te unutmuşum. Yeni aldığım wolkmenli telefonun radyosunla idare etmek zorundaydım. FG'yi dinleyeyim bari, günlerdir şarkı arayan Kerem'e de katkım bulunur derken kendisini arayayım da evden çıkmasını söyleyeyim dedim. Bindim 500'e baktım en arka 5li de kapı tarafındaki koltuk boş, ayakta durmaktansa orda oturayım bari diyerek attım kendimi oraya. Ayaklarım götüme girdi tüm yolculuk boyunca, sırf koltuk yapıp ayak payı bırakmayı hesaplamayan otobüs producer'larına selam olsun. En sonunda Zincirlikuyu'ya vardık, sevindim, 1 durak kaldı diye ayak parmaklarımı ayakkabımın içinde oynatarak sevinç gösterileri yaptım. Fakat Zincirlikuyu'dan Mecidiyeköy'e 15 dakika da yine anca vardım.
İndim otobüsten önce Burger King'e gittim, çok fena çişim gelmişti. İkinci kata çıkarken kuyruğu gördüm ve aynı şekilde geri dönüp çıktım burger'dan. Kerem'in daha yarım saatlik yolu olduğunu öğrendiğimde ne yapsam diye düşündüm. "Hasan yok, İsmail bi işler peşinde, Caner takılıyo biyerlerde, Evren yok, bari İmperial'e bi bakayım belki Cengiz abi falan ordadır selam veririm" dedim İmperial'e doğru giderken bizim Avusturya'dan gelen 2-3 arkadaşı buldum selamlaştım, sonra aklıma Bira geldi. Antalyaya giderken içmedim kaybettik, Kocaeli maçında içmedim kaybettik. Ulan bu maç içiyorum lan kim ne derse desin dedim ve koşarak bakkaldan bi bira aldım. Tam birayı alırken mesaj geldi Keremden "10 dakkaya numaralı önünde ol" diye. Peki dedim biramı içe içe numaralının önüne gittim.
Baktım kimse ortalıkta yok, bari sevdiceğime telefon açayım'da maç günü bile onu düşündüğümü göstereyim, beni daha çok sevsin istedim. Konuştuk Konuştuk Konuştuk, 5 dakika sonra soğuktan sağ elim uyuşmaya başladı, sümüklerim iyice akmaya başladı. Telefonu kapatıp kerem'e mesaj çektim "nerdesin lan" diye. "5 dakka" dedi. 5 dakika sonra mesaj çektim "hadi lan" diye "son durak kaldı heleşükür" dedi. 5 dakika sonra Kerem'i elleri ceplerinden çıkmadan kalabalığı yara yara bana doğru ulaşmaya çalıştığını gördüm, o da beni görünce sağ elini sadece kapüşonunu geriye atmak için çıkardı, son adamlara da vücut çalımı atarak gelebildi. Her maç çakmağımı farklı yere saklayarak kendimce polislere oyun oynadığımı düşündüğüm için bu sefer beremin içine sokarak atlattım polisleri. Stad içinde beremin içinden çakmağımı çok büyük bir gururla beremin içinden çıkarıp kerem'e gösterdim ama o hiç tınlamadan "hadi lan hadi işeyeceksen işe, yukarı çıkınca aşağıya inme bidaha" diyerek beni çişimi yapmaya teşvik etti. Tee burger king'den beri çişimi tuttuğumu düşününce de daha büyük bir zevk aldım işerken. son damlalarda yine titredim ve yukarı çıktık.
Yukarda dayım yerini almış bizi bekliyordu. Beyaz mont içinde uzaktan eskimolara benzetsem de o espriyi yapmak içimden gelmedi.
Sonra Vae Gökhan geldi, sonra Dolap Yiğit.
Maç başlarken Arif abiye rastladım, yanına gittim, bana kuruyemiş verdi, ben kuruyemişler yere dökülmesin diye 3lü bile çekmekten kaçınırken "aaa gol oldu lan" dedi birisi baktım adamlar seviniyor. "Anasının amığğğ" diye bağırdım, çıktım yine bizimkilerin yanına. Kuruyemişi onlara verdim, bende durunca uğursuzluk getiriyor dedim.
Dakikalar ilerliyor, önümdeki bi eleman tezahüratı kesip "yaa bunlar şindi ikinci golü atarsa üç atmamız gerekcek dimi yaaa" dedi kendi kendine bende içimden "bunlara sikkkksen üç atamayız aga" dedim.
40. dakika gibi Yağız "ilk yarı gol atsak çok iyi olcak yaa" dedi. bunun üstüne Arda attı bitane. onu çok net gördüm böyle çizgide duran zencinin bacak arasından geçti, yıkıldık.
sonra maç başladı, ben kapalıya bakarken "ooOOO" diye ses geldi kafamı sahaya çevirdim kalecinin uçtuğunu gördüm, topun yan ağlara takıldığını sandım, bi baktım gol. "ANASINI SİKİİİYYYM GOOEEAALLLL" diye bağırmaya başladım, biz arkadaşlarla 5li yumak oluşturduk önce, sonra arif abiyi gördüm atladım 3 sıra öne, arkamdan kerem atladı düşüyoduk. sonra yerimize çıktık yine.
Anlayacağınız 3 golün 2sini göremedim.
İkinci yarı başladı, bi pozisyon öyle bi pozisyon şöyle derken maç 3-1 den 3-3'e geldi herkesin bildiği gibi, 70. dakika da makara kukara yapan bizler 76. dakika itibariyle ağlamak istedik, ama soğuk hava gözyaşlarımızı dondurur, sonra o yanağımıza yapışır, çıkmaz, hayatımız boyunca gözü yaşlı şekilde ortalıkta dolaşırız korkusuyla ağlamadık. İçimde hep bi umut vardı. Dakika oldu 87, "hadi yaaa bi gol yaaaa" derken 89:34 gibi gol attık, top sabri'ye doğru geldiğinde kimse "vur" diye bağıramamıştı, sabri vurdu gol oldu kimse "gol" diye bağıramadı, top ağlara girdikten 1-2 saniye sonra gol sesi yükseldi. Ondan sonra yine saate baktım 89:35. "Anasının amı şimdi de zaman geçmek bilmez iyi mi?" dedim kendi kendime.
Neyse ki çok şükür son 1 yılda Türk futbolu olarak yaşanılan efsanevi maçların çoğuna tanıklık ettim. Eve dönerken Babam telefonda "Fıtık, Kanser, Psikopat, Ruh hastası olmak istiyorsan Galatasaray'ı tutacaksın oğlum. 20:30 ile 22:30 arası taraftarda 5 kere ruh halim değişti lan" dedi. "Haklısın babacığım" diyip hayatımın en mutlu gecelerinden birini böyle noktaladım.

Yayında ve yapımda emeği geçen bütün herkeslere çokça teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir de şunu söylemeden edemeyeceğim, maçtan 1 sonraki gün sabrinin maçtan sonraki formaya-secde-3lü şovu bütün internet platformlarına yayıldı. İlker yasin inatla konuşmaya devam etmek istese de spiker onu susturdu, ondan sonra "zamanı değil ama reklam arası vermek zorundayız" diyip fındık reklamına bağladı. E be orospuçocukları, e be anaları sikişmişler. neyse devamını söylemek istemiyorum yaaa siz getirin, zaten 2 günde anca yazdım bu yazıyı, boktan bi yazı oldu, ama blogu çok boşladığım için panik geçiriyorum. böyle işte.

Tarzan Yiğit'i sansürleme gereği duymadım, herkes tanısın bilsin istiyorum.

4 yorum:

  1. sen maçın tarihi anlarından biri olan yiğitin 10 sıra uçmasınıda kaçırdın yavrı..o yüzden dolap yiğit değil tarzan yiğit diyoruz kendisine :D ne geceydi ama..

    YanıtlaSil
  2. güzel maçtı eğlendik güldük ama bu dolap işleri tarzan işleri yakışı kalmıyo dimi ama ?

    YanıtlaSil
  3. çok eğlendik yahu. darısı hamburga. o zaman hava karlı olacak. aha buraya yazıyorum.

    imza
    eski mö

    YanıtlaSil
  4. fotoğrafın orcinalini bana at yavrum.

    YanıtlaSil