19 Temmuz 2008 Cumartesi

Ben koltuğa oturup ayaklarımı sehpaya uzatayım sende omuzuma yaslan şu filmi izleyelim

"Çok garip oluyor bu filmler. yani 'bu' diye nitelendirdiğim filmler garip, hepsi değil sadece 'bu'nlar. Film'de şimşek çakması, sihirli değnek, sihirli içecek, sihirli yiyecek, sihirli tuvalet, sihirli çanak anten, sihirli kumanda, sihirli koltuk, sihirli soba gibi sihirli aletler yüzünden 2 kişi kişilik değiştirir, daha doğrusu ruhlar değişir bedenler kalır, yani ben sen olurum sen ben, ama senin ruhun benim bedenimin içindeyken benimki de seninkinde olur, anlatabiliyor muyum. hani bi film var, linsey lohen'li, böyle annesi o oluyo o da annesi oluyor falan, çok garip bence. yani o filmi izlerken aşırı konsantre olmak lazım, sonuçta linsey lohen aslında annesinin vücudunda, yani annesi ne derse linsey lohen demiş olcak, bu durumda da linsey lohen'in vücudunda hapis yatan kişi ise annesi rolündeki kadın, yani aslında linsey loheni düşünüp ereksiyon geçiriyosan aslında annesini düşünmüş oluyosun, bu durumda annesinin vücuduna bakıp otuzbir çekmen gerekir ki bunu düşünmek bile garip, yani başlı başına şizofren filmleri bu tarz filmler" dedim, ama anlatamadım. "hayır o filmler çok güzel bi kere, yani çok şey öğretiyorlar ve gösteriyorlar insanlara. annesinin sözünü dinlemiyor dinlemiyor, istediklerini anlamayor ama sonra annesinin yerine geçiyor kız ve ders çıkarıyor filmin sonunda, filmin amacı da annesiyle durmadan kavga eden insanları başka bakış açısı öğretmek" dedi kız arkadaşım Yeşim.
Oysa ki herhangi bir filmde silaha benzeyen bir cisim gördüğü an "öfff yine mi vurdulu kırdılı film izliyorsun" diyip duran da o, halbuki hiç bir zaman oscar'da 'vurdulu kırdılı film' diye bir kategoriye ödül verildiğini, hatta ve hatta ATV'de "Vil Simit ve Burus Vilis'li Vurdulu Kırdılı film bu akşam 22:45'de TV'de ilk kez" diye de duymadım şahit olmadım. Fakat Yeşim için bunların hiç bir önemi yoktu.
Ayrıca kız arkadaşım için (ki bence bütün kadınlar böyledir, çünkü annem de öyle, ve annem gayet ortalama bir Türk kadını) herşey gerçekçi olmalı, 'vurdulu kırdılı' bir film izliyordum. Adam arabayla bi rampa'dan saatte 120 mil ile uçuşa kalktığı an camı açıp arkada onu kovalayan mafyaya bildiğiniz silah'la ateş ediyordu. bir anda kız arkadaşımdan "püfffffffffffffff" diye ses geldi, benim heyecanım oracıkta yerle yeksan oldu fakat yine de niye böyle garip bir püf'leme sergilediğini sordum... "yahu adam bir kere neredeyse 60 el ateş etti, o silaha o kadar kurşun sığmaz ki, ayrıca kemeri bağlı değil, yere konduğunda normalde orasını burasını çarpıp kaza yapmalıydı" dedi...
...
..
.
aynen bu noktalar gibi kaldım ben "ama" dedim devamını getiremedim. kumandanın stop tuşuna bastım ve gidip yattım. çok üzgündüm.
Ertesi gün onun seveceği bir film aldım, romantik, duygusal. Filmin adı "Atlara fısıldayan adam"... gerçekçiliğine bayıldım filmin. Kız arkadaşım'da az kalsın ağlayacaktı. "Püfffffffff" dedim "niye öyle yaptın şimdi" dedi "bak bitanem, bak canım, hani dün gerçekçilikten bahsetmiştik ya.. adam atlara fısıldıyor yahu" dedim. "Aaaaa Enis, biraz kafanda canlandır, biraz fantaziyi çalıştır yahu" diyerek beni azarladı.
Anlamıyorum ben sizi
nolur yormayın beni.

2 yorum:

  1. Durum vahim. Yani bu yazinin yazilmasi ve yazmayi dusundugundeki ruh hali vahim. Benimle konusa konusa mi boyle oldun anlamadim ki. Eyvah eyvah.

    YanıtlaSil
  2. yazıyı okudum,yorum yazıcam diye tıkladım..
    ama ne yazacam hala çözemedim.. güldüm biraz..
    ama çok gerçekçi bi yazı olmuş enis.. bence yeşim hanım gelip gerçekçiliği burda görsün .. :)

    YanıtlaSil