31 Mayıs 2008 Cumartesi

İstanbulliyem

Durmadan arıyordum onu, gecem gündüzüm olmuştu artık. odamda oturup sadece telefon numarasını çeviriyordum. sadece Alo kelimesini duymak için o an çok şeyimi vermeye hazırdım. Ama açmadı telefonunu. arada bir de Meşgule bağlıyordu. anlam verememiştim bu tavırlarına. bana mıydı kastı. "hayatıma mı kastın bre sevgilim" diye bağırmak istedim duysun sesimi ulaşsın bana diye. ama ulaşmadı bende ona ulaşamadım.
Film'lerde ki gibi evinin yolunu tuttum. gittim evinde kimse yok oturdum kapısının önüne. güvenlikçi geldi "hayırdır" dedi "abi bele bele" diye anlattım ona. çok aşık olduğumu söyledim. "abi çok seviyorum" dedim. kafasını öne doğru eğerek bir sigara yaktı. sanırsam o da aşkı yaşamıştı. "noldu abi" dedim. "bizim köy'de bir kız vardı çok eskiden o aklıma geldi" dedi. yanına doğru gidip omuzuna yavaşça vurdum "anlat be abi" dedim. oturduk kaldırıma ve anlatmaya başladı. "adı Kezban'dı, çok güzeldi, simsiyah ve upuzun saçları vardı, hep toplardı saçlarını, ve yeşil yeşil gözleri vardı. çok seviyorduk birbirimizi. frşşş frrşşş" diye ufaktan o kötü günleri anımsayıp gülümsemeye başladı. "abi peki ya sonra" diye sordum. "sonracığıma kardeş, onun babası bizi el ele tutuşurken yakaladı" dedi "ee ne var bunda beyav" dedim ve ufaktan geri kalmış babalara isyanımı dile getirmek istedim "aaa öyle deme" dedi "el ele tutuşmak bizim köyde cinayet sebebidir" dedi. "hadi yav. sen nerelisinki abi" dedim "istanbulliyem" dedi. anlamadım. "ama aslında el ele tutuşmuyorduk biliyor musun. o eşşoğlueşşek abisinin bana borcu vardı, kardeşiyle göndermiş o da parayı tam bana uzatırken babası gördü ve beni kovaladı" dedi. iyice şaşırdım. hiç bir anlamı olmayan ama karşısındakine "devam etsene lan" gibisinden bir his bırakan o sihirli 'e' harflerini arka arkaya dizip "eeeeeeeeeeee" diye konuşmasını teşvik ettim. anlattı "işte sonra kardeşim, ben askere gittim, döndüm, bi baktım ki olan olmuş" "hadi ya evlenmiş mi sen yokken" dedim "hayır hayır ufacık bi ameliyatla malafat taktırmış göğüslerini aldırmış erkek hormonları içmeye başlamış sakalları çıksın diye" dedi. "oha" dedim. inanamadım. şaşkınlıkla dinliyordum sitenin güvenliğinden sorumlu abiyi. "peki ya sen naptın bunun üzerine" dedim. "ne yapayım be kardeşim, ipne oldum, hollandaya gittim ve evlendik kezban'la" dedi. bir şok daha yaşadım. ne anlatıyordu bu adam bana. ciddi miydi? eğer doğruysa bu zamanın show tv ana haberlerine rahat konu olurdu diye düşündüm, ve o abi'den tiksinmeye başladı. ama aşk böyle bişey heralde dedim kendi kendime. muhabbet yüzünden zaten saatler geçip gitmişti. hava kararmıştı, ve sevdiceğim hala ortalıkta yoktu. bir kez daha arayayım şunu dedim aradım. meşgule bağladı. "gördün mü abi ne yaptıysam ben buna açmıyor telefonunu" dedim. "kız milleti" diye mırıldandı. hak verdim, dirseklerimi dizim yasladım ellerimle de çenemden tutup oturdum öylecene.
Saatler geçmişti, sevgilim hala yoktu derken uzaktan birisini gördüm, yürüyüşü sevgilimi andırıyordu. yaklaştı, daha da yaklaştı. ayağa kalktım. ve bir anda "hııııı babaaaa" diye bir ses duydum sevgilimden. "ne babası yav" diye sordum ve güvenlikçi abiye baktım. eline sopa almış pis pis bana bakıyordu. o an anladım ki güvenlikçi abi sevdiceğimin babasıymış. kaçmaya başladım. neden bilmiyorum ama korktum. oysaki saatlerce konuşmuş, artık kanka olmuştuk, gerçi anlattığı herşey yalan gibiydi, ama yine de saatlerce beraber oturmuştuk. bana her konuda hak veren adam niye birden böyle olmuştu diye sordum kendi kendime, ama yine de topuklarım götüme çarpa çarpa koştum. güvenlikçi abi de peşimden koştu "dur lan pezevenk, dur s.kmiyim belanı. dursana lan it" diye arkamdan bağırsa da hiç bir şekilde durmadım.
güvenlikçinin anlattıkları büyük ihtimal yalandı fakat tek bir şeyi doğru söylemişse de o da "istanbulliyem" kelimesiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder