14 Mayıs 2008 Çarşamba

Haydi İstanbul'a gidek

Saat 18:37 trenine binip münih yolunu tuttum. Tren bi acaipti, italya dan geldiği için bi nevi akdeniz kültürünü kaybetmemişliğinin kokusu ve güvensiz görünmesi, diğer yandan Avrupa’ya dahil olmanın verdiği konfor.
Trenitalia diyomuş italyanlar trenlerine, Türkiye de ki trenlerin adı ne bilmiyorum bile. Trentürk olabilir mi?
Alışmamış götte don durmaz der babam hep, 2 sene boyunca neredeyse her haftasonu bindiğim trende alışmışım priz’e, klimaya. Priz yok, doğal olarak laptop’u kullanmak ta imkansız. Klima ve kalorifer var. Daha doğrusu üfürüklü sistem var. Sıcak veya soğuk hava üfürüyor. Soğuk olmasını isteyince soğuk hava üfürüyo dışardan, sıcağa çevirince de soğuk. Allahtan yaz dönemine denk geldim. Gıçım donabilirdi. Tren 30 yıl önceki ultras filminde ki trene tıpatıp benziyor. Bi an roma holiganları gibi camdan dışarı sarkıp “lazio merda” diye bağırıyomuş gibi oldum. Fakat lazio’ya niye küfür ediyorum ben yau diye sorguladığımda hemen susup “juve merda” diye devam ettim. Sonra yoruldum ve uyudum.
Polis geldi kimliğimi sorguladı. Daha türkiyeye gitmeden kimlik kontrollerine alıştırmaları beni bi hayli duygulandırdı. Olası bi kimliksizlikte n’olacağını görmemi tekrar sağladılar.
Münih Ost yani Münih doğu istasyonunda indim. Sanki farklı bi ülkeye gelmişim gibiydi, aslında farklı bi ülkeye gelmiştim, ama yine de garip bi duygu oluştu içimde. İnsanlar baya komik, avusturya’da ki vatandaş gibi değiller, aslında öyleler, ama yine de değiller. Görmek lazım anlamak için.
Korktum. Baya bi tırstım hatta Alman halkından. Gençlerinden. Her an bana karşı ırkçı bi saldırı düzenlenebilir diye gözlerim fıldır fıldır oraya buraya dönmeye başladı. Dikkat ediyordum. Ben havaalanına giden metroyu beklerken başka bi metro geldi. Farklı bi yöne giden. 4 kişi indi. Çok enteresan görüntüler yaşadım o an. Fotoğraflarını çekecektim fakat bellerindeki cop’tan korktum. DB Security yazıyordu sırtlarında. Ama polis üniformasına benziyodu. Bildiğin sikuriti aslında. Ama cop biber gazı kelepçe ne arar bu adamlarda?
Silah yoktu. O yüzden polis değil sikuriti herhalde. Ama hayatımda bir polisi bile ben polisim diye havalı havalı yürüdüğünü bağırarak güldüğünü görmemişken böyle tiplerle karşılaşmak heyecan vericiydi şahsen. trenden indikten sonra sümüğünü burnundan hırrt diye çekip etrafa sert sert bakıp çakma polisliklerini konuşturan, asla polis olamayacak hasta ruhlu sikuriti bunlar. Anca bilet kontrolü yaparsınız lan siz diyerek burdan isyan etmek istiyorum DB ye. DB bu arada Trenitalia gibi almanların trenlerinin adı, açılımı Die Bahn, yani The Tren.
Derken metro geldi, aslında S-Bahn bunların adı, yani H-Tren. Yani Hızlı Tren. Schnell Bahn. Fast.
Bindim, ve havaalanına doğru yola tekrar koyuldum. Etraf aynı avusturya gibi, inekler ve kuzular otluyo, atlar ve su aygırları deli gibi ordan oraya koşuyor, domuzlarda çamur içinde yüzüp bazı ileri zekalı insanların sağlık açısından yaptığı çamur banyosunun en natürel halini yapıyorlardı.
Hayvanat bahçesi gibiydi. Gübre den midir, At bokundan mıdır bilemicem, bi Englsching ve İsmaning arası iyice bok kokmaya başladı trenin içi, belki Alman halkının kokusuydu bu. Bilemiyeceğim.
Ben o sırada mp3 çalarımda Arap şükrü’yü açmış son ses “Beni bu şehir boğuyoooor” diye haykırışını dinliyordum.

Tu bi kontinyu

1 yorum: