3 Mart 2008 Pazartesi

Erkenden okula...

Saat akşam 7 sularında uykum geldi, dayanayım zaten şurda gece olmasına ne kaldı ki dedim, Aslan Kral filminin kasetini video rikordır'a ittim ve play tuşuna bastım. yatağım da kalçamın sol tarafında patlamış mısır, sağ tarafında cips, ayrıca yatağıma dökülme tehlikesinden yere koyduğum büyük bardağın içinde limonlu ice tea ve biterse yerimden kalkmayayım diye 1 cips paketi daha. 1 kere patlamış mısır 2 kere cips 1 kere patlamış mısır 2 kere cips 2 büyük yudum limonlu ice tea temposunda başladım Aslan kral filmini izlemeye. Simba'nın Pumbaa ve Timon'la buluştuğu sahne son hatırladığım sahne oldu.
Cips, Patlamış mısır arasında uyuya kaldım. Hakuna Matata şarkısında az da olsa gözlerimi açtım kafamla tempoya eşlik edip sağa sola salladım yavaşça ve gülümsedim, tüm film sadece o şarkıyı beklemiştim. ama daha şarkı bitmeden mutlu ve mesut bir şekilde tekrar uyuya kaldım.
uyandığımda yatağımda ne cips vardı ne de patlamış mısır, canım annem toplamış demek ki diye düşünürken okula gitmek için yatağımdan kalktım ve patlamış mısırı da cipsi de yere dökülmüş vaziyette buldum. yazık dedim, canım annem demek ki toplamamış. limonlu ice tea'yi uyuya kalmadan önce içmişim çünkü bardak yuvarlanmış ve hiç bir yer ıslanmamıştı. dedektiflik oyunu hoşuma gitmeye başlamıştı bir anda, ama okula geç kalıyorum diyip apar topar giyindim, çantamı aldım ve yola koyuldum.
kış olduğundan daha güneş açmamış ve hava buz gibiydi. normalden de daha soğuk. okula tıngır mıngır yürüyerek gittim, yollar bomboştu, arada 1-2 araba geçti o kadar. acaba dünyaya büyük bir göktaşı düştü ve hayatta kalan ender insanlardan mıyım diye hayallere kapıldım. eğer öyleyse bugün okul kesin iptal olur dedim, ama tek kaynak kendi kıçım olduğu içinde güvenemeyip okula doğru sallana sallana gitmeye devam ettim.
okulun önüne geldiğimde okulun bekçisini göremedim. kesin göktaşı düştü ve dünyanın yüzde doksanbeş'i öldü dedim. sevindim.
okul kapısına kadar gittim ve kapıların kilitli olduğunu gördüm. oturdum merdivenlere. hava hala karanlıktı. acaba göktaşı dünyayı kenardan sıyırdı ve dünyanın dönüş hızını ve yörüngesini mi değiştirdi acaba diye bilim adamcılığı oynamaya başladım.
sanırım yaklaşık 5 dakika sonra sıkılıp araştırmaları yarı da bıraktım ve ayağa kalkıp merdivenlerin üstüne çıkıp "heeeyoooo aliii, gökhaaaan, orhaaaan nerde kaldınız heeyoooo" diye bağırmaya başladım.
acaba okuldalar da okulun kapılarını içten mi kilitlediler diye içeri bi göz atayım derken içerde asılı saat gözüme çarptı.
saat 04:12yi gösteriyordu. bir an afalladım tefelledim kendime geldiğimde ise eve dönüş yoluna koyulmuştum bile. 3 buçuk saat erken okula gitmenin siniriyle yolda gördüğüm her türlü çöpe tekme atıp hırsımı pet şişelerden, boş kutu kolalardan ve sigara paketlerinden aldım.
eve döndüğümde ise anahtarımı ya evde unuttuğumu veya yolda düşürdüğümü fark ettim ve iki seçenek arasında 10 saniye düşündüm. ya zili çalarsın fırça yersin, veya apartmanın koridoruna yatarsın. tabiki ilk seçeneği seçtim, keriz değilim ya koridor da soğuk taşlara yatayım.
zili çaldığım an içerden annemin "bismillah bismillah" sesini duydum. kapıyı yavaşça açtı önce beni gördüğü an kapıyı ardına kadar açıp "oğlum?" dedi, bende "anne bana nolur bi saat al" diyip ayakkabılarımı ve ceketimi çıkarıp bi hışımla odama gittim.
canım annem hala toplamamıştı yerdeki cipsi ve patlamış mısırı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder