14 Şubat 2008 Perşembe

Çin'de hadiseler

İş gereği çin lokantasında fotoğraf çekimine gittim. bir müşteri kendisi de çekik gözlü bir kardeş, benle muhabbet etmeye başladı. Çingilizce konuşmaya başlayınca, benim bildiğim ingilizce de pipilere geldi, bildiğim lafları adamın haaa hooo haaa hooo ları yüzünden unuttum.

-hiii
-hi
-where are you from?
-Turkey
-what?
-Türkiye, Turchia, Turqie, Türkei, Turska murska...???
-aaaaaa turkiyaaaaa
-yees yeees
-I'm from China.
-ooo really (içimden: hadi yaa, bende nijeryalısın sandıydım)
-yeeeeees



fotoğrafları çektim, işim bitti toparlıyorum pılımı pırtımı, eleman geldi bir paketin içinden aşağıda ki resimde gördüğünüz aleti çıkardı ve Çin'de herkesin evinde böyle bir şeyin asılı olduğunu, şans getirdiğini söyledi, yani bir nevi nazar boncuğu gibi bir şey. aaaa very good dedim. ve pıl pırt toplama işlemine devam ettim.
tam kapıdan çıktım aşağı inerken arkamdan bir ses...


-frieeend frieeeeeend
-yeah?
-hey do you want to buy this?
-hahahasiktir no thank you
-what you say first i don't understand?
-i said "hasiktir" that's "no thank you in turkish"
-aaaaaaaaaa
-yaaaaaaa
-aaaaaaaaa
-yaaaaaa
-ok
-ok
-nice to meet you
-hadi ciao

herif çin'den gelmiş teee avusturyaya, gittiği yer çin lokantası. bi kere bu yüzden adamı dövesim geldi, o kadar yol yapmışın ve gele gele çin lokantasına mı geldin bre eşşoğlueşek.
sonra gelmiş bana o boklu süs'ü satmaya çalışıyor.
atkın olsa satın alırdım, veya kapıp kaçardım. ama ben ne yapim senin duvar aletini (ulan bunun adı ne? 2 saattir farklı deyimlerle kendimi ifade etmeye çalışyorum. kasıyorum)


aha bu da o ibnenin resmi, ibret olsun cümle aleme:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder