"Arkadaşım" dedim "ben çiyzburger istedim, sen bana hamburger veriyorsun." - "vallahi peynirimiz kalmadı, yoksa biliyosun bizi yani" dedi. Aldım o hamburgeri ve koyuldum yola, sabah yağmur yağdığından dolayı annemin ısrarlarıyla aldığım şemsiye yaklaşık 25 dakikalık faydasından sonra gereksiz bir alet olmuştu elimde. Yağmur dinmiş, bulutlar yok olmuş, güneş iyice ortalığı yakmaya başlamıştı. bir ara güneşlik olarak kullanayım dedim, ama açıkcası utandığımdan kek gibi elimde baston olarak kullanmaya devam ettim şemsiyemi.
Boy uzamasına engel olan en büyük etken orta okul çantalarıydı benim görüşümce, onun yükü kış günü bile çocuğu terletmeye yetiyordu. e bi de hava sıcaktı iyice yenmez olmuştu aslında o hamburger. Elimde şemsiye, okul çantam, montum, ve lastik çizmelerim'le mükemmel bir amele görünümü sergilesemde o hamburgerin keçapının yanaklarıma bulaşması amelelik klasmanında bana ayrı bi konum açıyordu ve tabiki ayrı bir zevk veriyordu.
İşte ilk o gün, peynirsiz çizburger yediğim gün, gördüm seni sevgilim. Aynı ışıklarda bekliyorduk karşıdan karşıya geçmek için.
hatırlarsın belki, mcdonalds'ın ambalaj kağıdıyla yanında suratını temizleyen bir çocuk vardı. sıcaktan montunun önünü açmış, atkısı boyundan uzun olduğu için dizlerine kadar sarkan ve çizmeleriyle bi bataklıkta oynadığı ve çok eğlendiği belli olan bir çocuk vardı.
o çocuk mahalleye yeni taşındığını öğrenince çok sevinmişti. park'ta sen kız arkadaşlarınla dolaşırken o top oynuyodu. kafana futbol topu isabet edip dengeni kaybettiğin ve akabinde düşüp kafanı bank'ın köşesine çarpıp bayıldığın günü hatırlıyor musun sevgilim. işte o topu atan çocuk'la karşıdan karşıya geçerken önünden koşup çizmelerinden sıçarayan suyun suratına denk gelmesine neden olan çocuk aynı çocuktu sevgilim. sadece kendini göstermek istiyordu.
aynı o basket sahasının yanında oturup basket oynayan çocukları izlediğin gün gibi, o günde bir çocuk vardı sahada, oynamıyordu saha kenarında duruyordu, aslında en profesyonel de o giyinmişti, bileklerinde havlu bileklikler, kafasında bilekliklerle aynı model ve marka olan bant, 4 beden büyük gelen 91 numaralı Dennis Rodman forması giymişti. aslında o da oyuna dahildi ama basket oynayan abiler o çocuğa kenarda durup kımıldamamasını emretmişlerdi, sen geldikten sonra kendini göstermek için 3lük çizgisinin yakınlarına gelip topu çalmıştı ve sonra boyalı alana girip cemşat atmak istemişti. hatırlıyo musun sonra noldu sevgilim? o top mahallenin en büyük abisi Güven abinin suratına çarpınca o çocuk senin gözlerin önünde dakikalarca kovalanıp dayak yemişti Güven abi tarafından. işte o çocuk bendim sevgilim.
evet aradan zaman geçti. koltuğunun altına kıstırmış şemsiyesiyle sağa sola sallanarak hızlı hızlı koşan, frikik çekerken Sabri gibi topa vurup kalenin 25 metre üstünden nişan alan, Basketbol potasıyla Güven abinin suratını karıştıran çocuk bendim.
çizmelerin yerini spor ayakkabı, kumaş pantolonun yerini ise kot pantolon aldı, ama hamburger keçapının yanaklara bulaşmasının verdiği zevkin yerini hiç bir şey alamadı be aşkım, o yüzden sakın bir daha "yok ben tokum" diyip bir şey almamazlık ettikten sonra benim hamburgerim'den bir parça almak için kendini parçalama bebeğim. beni terk etsende vermem.
O küçük Enis'i o kadar iyi tahmin edebiliyorum ki :D
YanıtlaSilYazı güzel olmuş aferin yeeavrım